Ana içeriğe atla

Sosyoloji Bölümü Yüksek Lisans Mezun Söyleşileri- Tuğçe Ridpath

Haber

Sosyoloji Bölümü Yüksek Lisans Mezun Söyleşileri- Tuğçe Ridpath

Yüksek lisans mezunlarımızla gerçekleştirdiğimiz söyleşilerle bölümümüzün yürüttüğü yüksek lisans tezlerini daha görünür hale getiriyoruz. İlk söyleşimizi bu sene "Monetized Preservation in the Fethiye Microcosm: Rethinking Natural and Cultural Heritage Together" başlıklı yüksek lisans tezini başarıyla savunan Tuğçe Ridpath ile gerçekleştirdik.  

 

İlk olarak bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Özellikle Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans yapma kararınızı nasıl aldığınızı merak ediyoruz.


Ben Tuğçe Ridpath. 2015 yılında Yeditepe Üniversitesi Çeviribilim bölümünden mezun olurken aynı zamanda Sosyoloji alanında yandalımı tamamladım. Mezuniyetimin ardından önce çeviri alanında, daha sonra ise farklı sektörlerde kurumsal deneyim kazandım. Ancak bu süreçte akademiye olan ilgim hiç azalmadı; toplumsal sorunlara dair daha derinlikli düşünmek, araştırmak ve üretmek istediğimi fark ettim ve yüksek lisans yapmaya karar verdim. Yeditepe Sosyoloji Bölümü araştırma ilgi alanlarım ile örtüşen ders ve projeler sunması sebebiyle benim için doğal bir tercih oldu. Böylece kendi akademik merakımı geliştirebileceğim ve katkı sağlayabileceğim bir ortamda yüksek lisans eğitimime başladım.
 

Tez konunuza nasıl karar verdiniz?
 

Tez konum, aslında yıllardır merak ettiğim ve farklı şehirlerde yaşarken dikkatimi çeken çevresel ve kültürel koruma pratikleri üzerine gözlemlerimden doğdu. Yüksek lisans sürecinde Fethiye’de yaşamam bu ilgiyi daha da derinleştirdi; çünkü burada hem doğanın hem de kültürel mirasın nasıl korunduğu ya da kimi zaman nasıl tahrip edildiğini gündelik hayatın içinde gözlemleme fırsatım oldu. Bu gözlemler, beni ‘koruma’ kavramının arkasında hangi politik ve ekonomik dinamiklerin yer aldığını sorgulamaya yöneltti. İlk yıl aldığım teorik dersler sayesinde bu gündelik sorularımı  akademik bir çerçeveye oturtabildim. Tez dönemine geldiğimde ise danışmanım Dr. Çağrı İdiman ile yaptığımız tartışmalar, bu gözlemleri kapitalizm ve koruma politikaları arasındaki ilişki bağlamında nasıl ele alabileceğimi netleştirdi. Sonuç olarak, kişisel merakımla başlayan bu yolculuk, hem yaşadığım çevreyle kurduğum bağın hem de akademik araştırmamın birleştiği bir tez konusuna dönüştü.


Yüksek lisans tezinizden bahseder misiniz? Araştırma konunuz ve bulgularınızı merak ediyoruz.


Tezimin başlığı ‘Monetized Preservation in the Fethiye Microcosm: Rethinking Natural and Cultural Heritage Together’ idi. Etnografik bir çalışma olarak tasarladığım araştırmamda şu sorunun peşinden gittim: Sosyolojide doğal ve kültürel miras neden genellikle birbirinden ayrı ele alınıyor ve her ikisi de neden çoğu zaman ekonomik çıkarlar doğrultusunda ‘korunuyor’? Fethiye örneğini seçmemin sebebi, hem yaşadığım çevrede yoğun biçimde gözlemleyebildiğim koruma ve tahribat pratikleri, hem de bölgenin turizm, emlak ve çevresel politikaların kesiştiği bir alan olmasıydı. Araştırmamda 12 derinlemesine görüşme yaptım. Arşiv taraması ve TÜİK verileri gibi nitel ve nicel verileri bir araya getirdim. Bu sayede hem yerel aktörlerin deneyimlerini hem de makro düzeydeki politik-ekonomik dinamikleri ilişkilendirebildim. Çalışmamın en önemli katkısı, ‘Monetized Preservation’ adını verdiğim kavramsal bir öneri oldu. Bu kavramla, koruma söyleminin aslında çoğu zaman ekonomik değer yaratma amacıyla şekillendiğini, yani doğanın ve kültürün piyasa mantığına göre ‘değerli’ görüldüğü ölçüde korunduğunu ortaya koydum. Bulgularım, Fethiye’deki örneklerin sadece yerel değil, küresel kapitalist eğilimlerle ilişkili olduğunu gösterdi. Sonuç olarak tez, ekoloji ve kültürel mirasın birlikte düşünülmesi gerektiğini ve kapitalist sistem içinde bu alanların nasıl dönüştüğünü ortaya koyan bir çalışma oldu.

Son olarak Sosyoloji alanında yüksek lisans yapmak isteyenlere iletmek istediğiniz başka konular var mıdır?


Sosyoloji alanında yüksek lisans yapmayı düşünenlere öncelikle disiplinin genişliğini ve esnekliğini hatırlatmak isterim. Sosyoloji, gündelik hayat deneyimlerinden küresel ölçekli dönüşümlere kadar uzanan çok katmanlı bir bakış açısı sunar. Bu nedenle, araştırma sürecine başlarken kişisel merakları teorik ve metodolojik bir çerçeveye oturtabilmek çok önemlidir. Benim kendi deneyimimden çıkarabileceğim en temel ders, saha gözlemlerinin teorik okumalarla birlikte ele alındığında güçlü araştırma sorularına dönüşmesidir. Ayrıca, danışman ve hocalarla kurulan akademik iletişim, sürecin hem yönünü hem de niteliğini belirleyen önemli bir faktördür. Sosyolojide yüksek lisans yapmak isteyenlere tavsiyem, sabırlı bir şekilde okumaya, farklı perspektiflerle düşünmeye ve metodolojik araçları etkin biçimde kullanmaya açık olmalarıdır. Böylece, bireysel gözlemlerini toplumsal bağlam içinde anlamlı bir araştırmaya dönüştürme imkânı bulacaklardır.